ŞEHİR SİYÂSET ve İNSAN MANZARALARI

Günlük yazılar yazsaydık, konu sınırlandırması olurdu. Yazı başlığına bakan eleştirir, konu bütünlüğü olmadığı için. Yazı, bu şekilde okunursa haklılık payı vardır. Gelin görün ki bir çok insan manzarası söz konusu…

ŞEHİR SİYÂSET ve İNSAN MANZARALARI
Yayınlanma: Güncelleme:

Günlük yazılar yazsaydık, konu sınırlandırması olurdu.

Yazı başlığına bakan eleştirir, konu bütünlüğü olmadığı için. Yazı, bu şekilde okunursa haklılık payı vardır.

Gelin görün ki bir çok insan manzarası söz konusu.

Hayatımız şehirde geçmekte.

Teknolojik gelişmeler köyleri de şehir kıldı, ilçeleri de.

Aynı anda binlerce kilometre uzakta olanla görüntülü ve sesli görüşüyorsunuz.

Teknolojinin bu yönü iyi de eleştirilecek yönleri yok mu?

Hayatı alt üst edenlerin beklentisi nedir?

Âile anlayışı güneş gören bir kâr topuna nasıl dönüştü?

Toplumsal değerlerin erozyonu nasıl sağlandı?

Eğitimsizliğin içler acısı durumu nasıl doğdu, buna zemin hazırlayan sebepler nelerdi?

Corona’dan bahsetmeyeceğiz, şimdi konu dışımızda.

İnsan manzaralarını şehir ve siyasetle ilişkilendirerek sunmaya çalıştık.

**

Facebook Yorumları Video Sunumları ve Şöhret!..

Bir dostumuz anlattı. Şirket, belli bir rakam verdiğinde aylık olarak aidat alıp, beğeni ve yorum sağnağına tuttuğu paylaşımınızla medyatik tanıtımı sağlıyor imiş.

İki yüz, üç yüz, dört yüz…

Yüze takılan maskeler misali, ne kâ para o kâ ekmek û köfte hesabı.

İnsan yediği nanenin ne de denli kötü olduğunu bae dahi, etrafına fark atıyor imiş:

  • Yazdığınız çok yorum almış. Tıklanma rekoru kırmış!..

İnsan bilmez mi ne yaptığını?

Bazıları yapar imiş, söylenen doğru ise…

**

Bir gazetede yazan köşe yazarı, tıklanma için ücret ödüyor imiş.

Alacağı maaşa zam için bu tıklanmalar önemli imiş…

Desenize fikir hayatımız, bu tıklanmalara bağlı.

**

Sanal ortamda tıklandıkça videolar, para getiriyor imiş.

Abone sayısı önemli.

Eşe- dosta mesajlar…

Ücretli aboneler, her gün tıklama mecburiyetinde.

Evinde oturup, her gün yüz tıklama yakıp, iki yüz tıklamaya can atanlar olabilir.

Beş cep telefonu ile ikiyüz aboneliğe bin tıklama yaparak geçinen var imiş.

Biz söylenenin yabancısıyız.

Hem videoyu sunan, hem abone hizmeti sunan hem de tıklayan kazanç elde ediyor imiş.

**

Bize de teklif geldi, şehirler için.

Günde on dakikalık video.

Kamera çekimlerinin nasıl olacağı, görüntü montajı, ara seslendirme hususunda destek sunulacak imiş.

Her gün bir şehir ele alınsa…

Bir de bir ansiklopedi hediyesi.

Evdeki ansiklopediler ne güne durur?

Yeter ki radyofonik bir ses ve diksiyon!..

Zaten bunca üye olan dost var, gönül hatırı için 1500 üye merakından da olsa şehirler hakkında videoları tıklamaz mı?

Bir ara sarı pardesüsüyle parmağını sallayarak, ” Ben Saadettin Teksoy ” diyen sunucudan neyimiz eksik imiş!..

Ne olacak ki, denemeye değer imiş!..

**

Günün teknolojisinin avantajını iyi kullanmak gerekir.

Devir, kazanç devri.

Paran olmazsa parmağını dahi kimseler ıslatmaz imiş, tükrüğüyle.

İstesek, ekranda görüntümüz olmayacak imiş.

Yahu biz ne imişiz de yok imiş, bundan haberimiz…

**

Fazlaca tanindıktan sonra senaryo yazımı ve diziler…

Biraz aşk, biraz göz yaşı ve nedamet ile kin û ihtiras…

Cinayetler, gasplar, adam kaçırma, hırsızlık, çete sosu…

Otur da yanında dur!.

Et suyuna ekmeği ban, bir çok imkân û olanak.

Davet eden edene.

Bir iki danışman.

Biri kontak sağlayıcı…

Biri hem araba sürücüsü hem koruma.

En lüküs yerden giysinsen sponsor hazır…

Oteller bedava.

İnsan, bu fırsatı kaçırır mı?

Mübarek o dizi ülke gerçeğini o denli yansıtır ki gelsin şan û şöhret…

**

Gençlere baktığımızda ya topcu ya popcu kaîdesi ortadan kalkmış.

Şimdi adam tek başına gereği ne varsa yapıyor.

Kimi mutfakta hünerini sergiliyor, evinde.

Bazısı yaşam koçu olmuş, boncukları dizer ipe.

Nasılsa seyredenler var.

Hatta güçük bebeler mama- yemek yerken benzer muadillerini seyre müptela kesilmiş.

Bir iyi ki doğdun faslı var.

Kız ve erkek çocuklarının yüzlerce ismine uyarlanmış:

  • İyi ki doğdun Süheyla!..
  • İyi doğdun Zühre!..
  • İyi ki doğdun Sultan!..

Onlarca kız adı var.

Bilmiyorum, az kullanılan Hilmiye, Nuriye, Şabaniye gibi isimler var mı, kız cephesinde.

Erkek faslına bakınca, Abidin dahi var.

Şehabettin, Abuzittin, Kemalettin var mı, bilmiyorum. Mutlaka vardır, Allahın kulu anlamında olan ” Abdu’l- cebbar” olduğuna göre:

  • İyi ki doğdun, Ahmet!..
  • İyi ki doğdun, Mehmet!..

Bu isimler mi?

  • Eray, Erdal, Erdi, Emin, Eymen, Ender, ..

Hiç bir isim atlanmamış…

Nihayetinde ticarettir, bu iş!…

**
Yazacak başka bir şey var mı?

Yazıları telefon klavyesinde hazırlıyoruz, itiraf edelim.

Hazır metinimiz yok.

**

Bakarsınız bir ulusal gazeteden teklif gelir.

Yazılarımız çok tutulursa bakarsınız videolar da servis edilir.

**

Bu teknolojik yenilik, neden?

Kapitalist düşüncenin sinekten yağ çıkarma metotları çoktur.

Bu tarz para kazanma yolları, artıkça artmış.

Kimi akla hayale gelmeyen absurd çekimlerle, fotoğraflarla yüzbinlerce tıklamayla ayda yüzbinlerce lira kazanıyor imiş!..

Hayatın merkezine çalışmadan kazanç, sadece kapitalizmin seçiciliğinde.

Elbise adı altında terzinin kumaşından çaldığı modeller, modalaşır.

Ayakkabıdan terliğe onların istediğini alırsınız…

İçtiğiniz çaydan, zorla benimsetilen asitli içeceğe kadar…

**
En çok gücümüze giden tertemiz su kaynakları varken şehrimizin plastik şişelerde satılan ve “hazır su ” dediğimiz, ambalajı çevreyi, içinde olan suyun vücut kimyasını bozan kimi sular…

Yoğurda maya tutmayı bilmeyene hazır yoğurt..

Süt olmayabilir, şehir ortamında.

Köy yoğurdunun gelmediği pazar yok, dükkân az.

Sen gel, hazır ayranın müptelası ol.

Üç kaşık yoğurdu çalkalamasından aciz kal. İki bardak su ve bir tutam tuz atmayı becerme, çalkaladığın yoğurda.

**

İnsanımız kendisini bu ekonomik şartların insan boynunu eğdirdiği ortamda milyoner sayıyorsa ne demeli?

Marka giyim- kuşam, telefonlar iki yılda bir değişir, araba üç seneyi geçmez, birkaç değil yedi- sekiz yüz binden aşağı olmayan apartman daireleri…

**

Şehir ve siyaset bakışımız, insan eğitilmesinde rahat ve huzurlu bir toplum olmayacağı üzerine kurulu.

Sadece kendine doğru, kendine dürüst olanların yığınların yoksulluğunu görmemeleri ne anlam taşır?

Asgarî ücretin yılda 35.000 civarı olduğu ortamda senelik kira, mutfak, ulaşım, yakıt, su, elektrik, bina aidatı, telefon tutarları düşünüldüğünde ne denilebilir?

Biz, bunu vatandaşın yerine düşünüp üzülürken, kahrolurken gayemiz nedir?

Temiz toplum temiz siyaset!..

Eğitim almamış, eğitimin benimsenmediği ortamda eksiği olmadığını iddia edenler için ne toplum önemli ne de siyaset!..

Bir çok kesimin göz bebeğinde dolar işaretinin eksik olmadığı toplumda merhamet, yardımlaşma, insanlık, yaşlılık, hastalık manaya sahip bilinir mi?

Şehir ve siyaset!..

Bunu düşünmek sadece bizim işimiz mi?

” Şehir” denince sadece han, hamam , köprü mü akla gelir?

Şehirde insan nerede durmalı?

SİYASET ve ŞEHİR ve İNSAN!..

Bunu için yazıyoruz…

Mehmet Ali ABAKAY

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.