Memleketin çivisi çıkmış….

Evet kıymetli okuyucular, ikinci haftamızda, günümüzün en büyük kangrenlerinden biri olan ve her geçen gün içimiz ile birlikte memleketin içini oyan liyakatsız yöneticilerin iş yaparken aldıkları “RÜŞVET” konusuna değinmek istiyorum…

Memleketin çivisi çıkmış….
Yayınlanma: Güncelleme:

Evet kıymetli okuyucular, ikinci haftamızda, günümüzün en büyük kangrenlerinden biri olan ve her geçen gün içimiz ile birlikte memleketin içini oyan liyakatsız yöneticilerin iş yaparken aldıkları “RÜŞVET” konusuna değinmek istiyorum.

Şunu baştan söyleyeyim, namusu ve şerefi ile bu millete hizmet edenler başımızın tacıdır, onlara söyleyecek lafımız yok. Bu yazacaklarım görevini hakkıyla yapmayanlar içindir. Vatanı, milleti ve memleketi için çalışan az sayıda bürokrata diyecek lafımız yok, onlar bizim gurur kaynaklarımızdır….
Memleketin çivisi çıkmış dedik ya, gerçekten de durum aynen böyle. Liyakat sahibi olmayanların makamlara getirildiği bu güzel Diyarbakır’da milleti temsil eden bu liyakatsiz idareciler, millete hizmet yerine eziyet edip keselerini nasıl dolduracaklarını düşünüyor. Eeeee liyakatsiz dedik ya, işten anlamayan hak etmediği makama gelirse anladığı şeyi yapar. Size bu hafta bahsedeceğim dalkavuklar da böyle, bildikleri işi yani hırsızlığı iyi yapıyorlar.

Biraz daha açalım isterseniz, bu nerede, nasıl, kimler tarafından oluyor diye soranlara da yanıt vermiş olalım. Aslında soruyu yanlış sordum, asıl sorulması gereken konu kimler dürüst çalışıyor demeliyiz. Çünkü dürüst çalışanların sayısı daha az olunca bu dürüstleri mi yazsak diye düşünüyorum. Güzel iş yapanları da zaman zaman yazmaya gayret edeceğim, ama bugün genel olarak memleketin çivisinin nasıl çıktığını dilim döndüğünce sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugün genel olarak yazmak istiyorum, önümüzdeki haftalarda ise kurum kurum, hatta gerekirse isim isim yazmaya çalışacağım.
Çivisi çıktı dedik ya, evet çıkan çiviyi gören o çiviyi çakıp yerini sağlamlaştırmak yerine daha da çekip çekiştiriyor. Hal böyle olunca işler Arap saçına dönüyor. Memleketin her köşesinde kime dokunursanız dokunun kurumlarda dönen rüşveti sizlerle paylaşırlar. İnsanlar hakkı olan bir resmi evrak için gittikleri kurumlarda o işlerinin yapılması için rüşvet verir hale geldi. Kimse görevinin hakkını vermiyor, herkes dalavere peşinde.
Nasıl mı oluyor! buyurun size anlatayım. Bir vatandaşın x belediyesine veya x kurumuna bir işi düşüyor. Vatandaş ya hani devletin hizmetkarı olduğu vatandaş ya, kapıda kırmızı halı ile karşılanacak değil ya, vatandaş neticede…(Halbuki bu vatanın gerçek sahibi vatandaştır) Bu vatandaş ilgili kuruma gidiyor, kurumun yetkililerine ulaşana kadar canı çıkıyor. Ulaştıktan sonra işini yaptırmak için ‘BAĞIŞ’ adı altında farklı yerlere yatırılması talep edilen bir para isteniyor. Bu para madem RÜŞVET değilse, neden kurumun resmi hesabına yatırılmıyor. Neden başka yerlere bağış olarak yatırılması isteniyor ve neden bunun ödendiğine dair resmi bir evrak verilmiyor.
Deve misaliyiz vesselam… Deveye demişler ki neren eğri, deve de demiş nerem doğru ki… Bizimki de bu misal. Devlet personel alımı yapar ve bunun için kura çeker, bakıyorsunuz kurada ismi çıkanlar bir yerlere para yedirmiş olur. Vatandaşın kurumlarda bir işi olur, iş yıllarca sümen altında tutulur, ama bir yerlere para yedirince işi hızlı bir şekilde çözülür. Parayı aldıktan sonra sanki lütuf etmişler gibi bir de böbürlenmezler mi? İşte devletin kimlere teslim olduğunu varın siz düşünün. Millet aç, sefil, perişan ama bizim rüşvetçiler para almadan imza atmaz. Bunun vebalini nasıl kaldıracak bu paraya tapan ahlaksızlar. Bunun hesabını nasıl verecek bu para alarak iş yapan kan emiciler. Nasıl olacak bu iş, nasıl düzelir bu durum. Düzelmez, çünkü çark bu şekilde işliyor, buna karşı gelenleri o çark bünyesinden fırlatır atar ama ayak uyduran asalaklar, gereksizler takır takır işlerini yapar….
Yazık çok yazık. Hz. Ali RA. “Eğer Müslümanların yaşadığı bir şehirde fakir görürseniz bilin ki o şehrin yöneticileri halkın malını çalıyor” demiş. Bunu düşünürsek o zaman vay halimize, hem de nasıl vay halimize, çünkü o kadar fakir Müslüman var ki bu memlekette. Bunun vebalini nasıl kaldıracak bu idarecilerimiz!
Ne güzel demiş Abdurrahim Karakoç:
“Zaman haklı çıkardı sonunda Fuzuli’yi.
Sevgiler bir sadaka, selamlar ise rüşvet oldu.
Bu kirli düzenin düzenbazları. Azrail’e rüşvet vermeyi dener.
Ölünce dünyanın en kurnazları. Torpille cennete girmeyi dener”
Görevini layıkıyla yapanlara laf gelmemesi için anlattığım bu konularda şahit olduğum iki kurum ismi vereyim. Önümüzdeki haftalarda ise bunları isim isim açıklayacağımı da buradan duyurayım. Bu kurumlardan biri merkez belediyelerden biri, diğeri de yine devlet hastanelerinden biri. Peki bunlara müdahale etmesi gereken kurumlar ne yapıyor, neden işini yapmıyor, neden bu rüşvetçi çetelerine operasyon yapmıyor, tabi ki rüşvet alanlara göz yuman kurum da en az onlar kadar bu suça ortaktır.
Kalın sağlıcakla…

Abdulkerim Kantarcıoğlu
akerim23Qhotmail.com

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.